KUMAN - KIPÇAKLAR

 


KUMAN - KIPÇAKLAR
Kuman-Kıpçaklar, 11. yüzyıldan 13. yüzyılın yarısına kadar Karadeniz'in kuzeyindeki bozkırlara hâkim olmuş, Sarışın, renkli gözlü ve en yakışıklı Türk boyu olarak ün salmışlardır.
Kıpçakların kökeni Oğuz Kağan Destanına göre İtbaraklara karşı savaşta ölen bir savaşçının eşinin bir ağaç kovuğu içerisinde doğum yapması, doğan çocuğa da kuru ağaç gibi anlamlara gelen Kıpçak adı verilmesinden ileri gelmektedir.
Bu çocuğun soyundan gelenler onun ismiyle anılmıştır. Moğol istilasıyla Balkanlara büyük bir göç gerçekleştirdilerse de, büyük bir kısım mevcut yerlerini korumuş hatta daha sonra Altın Orda devletini büyük oranda etkilemişlerdir...
1061'den itibaren Kıpçaklar Rus bozkırlarını ele geçirmeye başladılar. 1078'de Bizans'a isyan eden Peçenekler'le birlikte Edirne'yi muhasara ettiler. Bu tarihten itibaren 1083-1096 ve 1109-1114 yıllarında Bizans'a karşı akınlar yaptılar. Hâkimiyetlerini, 1080'lerde Don-Dinyester havzaları başta olmak üzere Balkaş gölü-Talas yöresinden Tuna ağzına kadar yaydılar.
Kafkaslar'da Kuban bölgesini de içine alan bu arazi kuzeyde Oka-Sura nehirleri boyuna, yani İdil Bulgarları sınırına kadar uzanıyordu. Doğu Avrupa-Batı Sibirya bozkır bölgelerinin tamamını kapsayan Kuman-Kıpçak sahası o zamandan itibaren İslâm kaynaklarında "Deşt-i Kıpçak" (Kıpçak Bozkırı) adıyla anılmıştır.
Rus, Bulgar, Alan, Burtas, Hazar ve Ulahlar'ın Kıpçak tâbiiyetinde yaşadıkları bu devirde Kıpçak ülkesi Orta Asya, İtil-Yayık, Don-Donets, Aşağı Dinyeper ve Tuna adlı beş bölgeye ayrılmıştı. Kıpçaklar bu bölgelerde kendi başbuğlarının idaresinde yaşıyorlardı. 1091'de Macaristan'a, 1092'de Lehistan'a giren Kıpçaklar 1093'te Bizans topraklarında göründüler.
Ruslar 1103'te Kıpçaklar'a karşı büyük bir başarı kazandılar, Kıpçaklar da buna 1105-1111 yılları arasında kısa aralıklarla şiddetli akınlar halinde cevap verdiler. Tuna Kıpçakları'nın bir kısmı Macaristan'a giderken Dinyeper Kıpçakları, Pereyaslavl Knezliği'ne karşı hücuma geçtiler (1177-1179). Kiev civarına akın eden Aksu nehri boyundaki Kıpçaklar, Kiev Knezi Svyatoslav idaresinde bütün güney Rus knezliklerinin birleşerek meydana getirdikleri orduya mağlûp oldular (1184)
Bu sefere katılmayan Novgorod-Seversk Knezi İgor Svyatoslaviç 1185 yılında Kıpçaklar'a karşı sefere çıktı, ancak Aşağı Don sahasındaki Kayalı ırmağı kıyısında kuşatılarak imha edildi. Rus edebiyatının şaheseri olarak kabul edilen "İgor Bölüğü Destanı"nda İgor Svyatoslaviç'in bu seferi anlatılmaktadır.
Rus knezleri, Kıpçaklar'ın yardımlarını sağlamak ve nüfuz elde etmek amacıyla Kıpçak başbuğlarının kızlarıyla evlenmişlerdir. Kıpçak başbuğu Atrak'ın güzelliğiyle meşhur olan kızının Gürcü Kralı Bagratlı II. David ile evlenmesinden sonra Don-Kuban boyundaki Kıpçaklar'la Gürcüler arasında yakın münasebetler kuruldu.
Gürcü kralı 1118'de Çoruh, Kür dolaylarına yerleşen Kuman Kıpçakları'ndan 40.000 kişilik mükemmel bir atlı ordu oluşturdu. Gürcüler, bu atlı Kıpçak kuvvetleri sayesinde Anadolu Selçukluları'nın hücumlarına karşı koydular. Şirvan, İran ve İrmîniye'ye başarılı seferler düzenlediler.
Kıpçak başbuğu Atrak 1125'te Gürcistan'dan yurduna döndü. Ancak kendisiyle beraber Gürcistan'a giden Kıpçaklar'ın büyük bir kısmı geri dönmeyip orada kaldı ve çeşitli yerlere yerleştirildi. Doğu Anadolu'da Çıldır gölü çevresindeki Kıpçaklar bunların torunlarıdır. Gürcistan'a gittikleri için Don boylarını tamamen, Kuban bölgesini de kısmen boşaltan Kıpçaklar'dan Kırım yarımadasında kalanlar bölgedeki şehirlere yerleşerek ticaret hayatına atıldılar ve bazı küçük kasabalar kurdular.
Anadolu Selçukluları, 1221 yılında Karadeniz'in büyük ticaret merkezi olan Kırım'daki Suğdak (Sudak) şehrini zaptedince Kıpçak ve Rus kuvvetleri şehri geri almak için birlikte hareket ettilerse de Selçuklu müdafaası karşısında başarılı olamadılar.
Kıpçaklar, doğudan gelen Moğol istilâsı karşısında Ruslar'la yeniden askerî iş birliği yapmalarına rağmen 1223 yılında meydana gelen Kalka savaşında Cebe-Noyan ile Sübütay kumandasındaki iki Moğol askerî tümenine mağlûp olmaktan kurtulamadılar.
1238'de Rusya'nın kuzeyi tamamen Cengiz'in torunu Batu Han'ın eline geçti. Kıpçaklar Moğol ordusu karşısında tutunamadılar. Başbuğ Köten kumandasındaki Kıpçak kuvvetleri Don ve Donets havzasında darmadağın oldu, kaçabilenler Macaristan'a sığındılar (1239)
Kıpçaklar'ın büyük bir kısmı Moğol istilâsı sırasında İdil Bulgarları'nın topraklarındaki ormanlık sahaya gittiler. Bu olay, eski İdil Bulgar yurdunun büsbütün Kıpçaklaşmasında büyük bir rol oynadı. Kıpçak ülkesi Moğol istilâsına uğrayıp bölgede Altın Orda Devleti'nin kurulmasından sonra (1241) Kıpçaklar'ın hiçbir rolü ve kuvveti kalmadı.
Başlangıçta Selçuklular'a bağlı iken bağımsız bir hüviyet kazanan Irak'taki Kıpçakoğulları hâkimiyeti bazan bağımsız, bazan da Musul Atabegliği'ne veya Eyyûbîler'e bağlı bir şekilde VII. (XIII.) yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür. Arap-İslâm devletlerinde uygulanan saray muhafız kıtalarında Türkler'den oluşan birliklerin kullanılması usulü Eyyûbîler'de de uygulanmış, Kıpçak ve Oğuz gençleri bu amaçla eğitilmiş, askerî güç onlardan oluşan birliklerin elinde toplanmıştır.
İzzeddin Aybeg'in Mısır'da 1250'de Eyyûbîler sülâlesine son vererek yerine kendisini sultan ilân etmesiyle kurulan Memlükler Devleti kısa bir süre sonra Kuman-Kıpçak unsurunun eline geçmiştir. Bu devletin sultanları da Kıpçak asıllıdır.
Diğer göçebe Türkler'de olduğu gibi başlangıçta şamanist olan Kıpçaklar'ın bir kısmı zaman içerisinde Hıristiyanlığı benimseyerek özellikle Ortodoks kilisesine bağlanmışlar, bir kısmı da Kırım, Kafkaslar ve İdil Bulgarları ülkesinde görüldüğü gibi müslüman olmuşlardır.
Özbekistan'da Fergana vadisinde yaşayan Kıpçaklar'ın sayısı 1926 nüfus sayımına göre 33.502 kişi idi (günümüz istatistikleri bu konuda sayı vermemektedir). Özbek ve Kırgızlar arasında birer büyük kabile, Başkırt ve Nogaylar arasında ise daha küçük gruplar bugün Kıpçak adını taşımaktadır.
Kıpçak Türkçesi. Kıpçak kavim adının ilk geçtiği yer, İl İtmiş Bilge Kağan'ın (747-759) mezarının bir parçası olduğu tahmin edilen Şine-Usu yazıtındaki "türük kıbçak elig yıl olurmış" ibaresidir. Kumanlar ve Kıpçaklar, VIII. yüzyılda Göktürk Devleti'nin batı bölgelerinde yaşayan Türk boylarındandı. VIII-XII. yüzyıllar arasındaki çeşitli savaş ve göçler sonunda Kıpçak adı altında birleşen Türk boyları Avrupa'da Kuman adıyla anılmaya devam etmiştir. XII. yüzyıldan bu yana Kuman ve Kıpçak adları aynı halkı göstermektedir.
Mısır ve Suriye'de Kıpçak Türkçesi ile Yazılan Eserler (Arap harfli metinler). Anadolu Türkçesi ve Çağatay Türkçesi'ne nisbetle daha sınırlı sayıda olsa da Memlük Kıpçak eserlerinin Türk dili tarihinde ayrı bir yeri vardır. Gazneli ve Selçuklu devletlerinde idareci sınıfın dili olarak pek rağbet görmeyen Türkçe, Memlük Devleti'nde esaslı bir önem kazandı.
Arapça konuşan halkın Türkçe'yi öğrenmesini kolaylaştırmak için çeşitli Türkçe eserler yazıldı, Arapça ve Farsça'dan tercümeler yapıldı. Memlük emîr ve sultanlarının kütüphaneleri için bazı Türkçe eserler istinsah edildi. Memlük-Kıpçak eserlerinin dili asıl Memlük Kıpçakçası, asıl Oğuz Türkçesi ve Kıpçak-Oğuz karışımı bir dil olmak üzere üç grupta incelenmektedir. Bu alanda yazılmış eserler üç grup altında incelenebilir
ALINTI/ KAYNAKÇA
“Tuna Havzasında Kumanlar”, TTK Belleten, III/11-12 (1939), s. 401-422; a.mlf.
Nimet Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, s. 71-97
Fahrettin Kırzıoğlu, Yukarı-Kür ve Çoruh Boyları’nda Kıpçaklar, Ankara 1992
Gy. Miskolczy, “A Kunok Ethnikumahoz”, Törteneti Szemle, VII, Budapest 1918, s. 23-52;
A. Ponomarov, “Kuman-Polovtsı”, Vestnik Drevney İstorii, III/4, Moskova 1940, s. 58-82;


Yorumlar

Popüler Yayınlar