Kuzey Kafkasya Halklarının Oluşumu

KİMMERLER, İSKİTLER, MEOTLAR, SARMATLAR ile ilgili görsel sonucu"

Kuzey Kafkasya Halklarının Oluşumu


İLKÇAĞ

Kafkas Dağları’nın yalçın dorukları, Hazar, Karadeniz ve büyük bozkırın uçsuz genişliğiyle dünya medeniyet merkezlerinden tarihin daha ilk çağlarında ayrı düşen Kuzey Kafkasya, antik kültürün en göz alıcı mekanlarından biri olmuştur.
Elverişli iklim koşulları, bereketli doğal kaynakları ve müthiş verimli toprağıyla ilkçağ ekonomisinin gelişme kaydetmesi için gerekli olan tüm imkanları sunmuştur.
Doğu Avrupa’da M.ö. 8. yüzyıl, Rusya ve Ukrayna’nın güney Avrupa kısımlarındaki ilk devlet oluşumlarını ve güçlü kabile birliklerinin yerleşme alanlarını, eski çağın ilkel ilişkilerinden tamamen ayrı tutan çok önemli tarihsel bir sınır çizgisi olmuştur.
Pek çok bozkır insanı göçebelik yaparak elde ettikleri ile ekonomik yaşantısını değiştirmiş, bu şekilde geniş çapta göçler ve uzun mesafeli yolculuklar başlamıştır. Bozkırın, o dağınık olma özelliğinin dışında sınırsız uzantısı, birleştirici bir özelliğe dönüşmüştür.


KİMMERLER, İSKİTLER, MEOTLAR, SARMATLAR

Savaşçı kabileler Kimmerler ve İskitler M.ö. II. binin başları ve M.ö. VII. yüzyıllar arasında dünya tarih arenasında görünmüşlerdir. Onların güçlü etkileri, tüm Yakın Doğu medeni dünyasını sarsıntıya uğratmıştır. Kafkasya’nın kuzey düzlüğü, göçmen savaşçı birliklerin, zengin güneye yağmalama yolculukları yapmaları için iyi bir geçiş alanı olmuştur. Tarihçiler, İskitlerin Kafkasya üzerinden Yakın Doğu ülkelerine yaptıkları yağmalama seferleri için dört rota belirlerler. Bunlar, Meot-Kolkhis yolu, Mamison geçidi ile Derbent ve Daryal çıkışlarıdır. En son zikredilen asıl rota olarak bilinmektedir. Tam burada, M.ö. 7. yüzyıl’ın ikinci yarısına rastlayan tarihlerde, Orta Kafkasya’nın bozkır bölgelerinde Kuzey Kafkasya’daki İskit Kültürü’nün antik arkeolojik yapıtları bulunmuştur.
Kuzey-Batı Kafkasya’da Meot öncesi kabileleri, ilk olarak Kimmerler ve sonrasında da İskitler ile yakın ilişkiler kurmuşlardır. Şüphesiz Meot öncesi dönem nüfusundan bireysel grupların Yakın Doğu seferlerine katılmaları Kuban Bozkırı’na savaş ganimeti getirmiştir. Bu sadece M.ö. 7-8. yüzyıllarda Kimmerler ve İskitler gibi Meot öncesi dönem silah ve koşum takımlarının bulunmasıyla değil, aynı zamanda Urartu ve Asyalı sanatçıların yapmış oldukları çalışmaların da bulunmasıyla kanıtlanmaktadır.
Kafkasya’da Maden çağı’nın başlangıcı, Mezopotamya ve Kuzey İran ile aynı anda M.ö. 6. yüzyıla rastlamaktadır. Kuzey Karadeniz sahil bölgelerinin antik merkezleri ile yakın ticari ve politik temaslar kurulmuş, özellikle Bosphorus Krallığı zamanında kültürel ve ekonomik bağlar kuvvetlendirilerek şekillendirilmiştir (M.ö. 5.yy). Zengin mezar alanlarında bulunan pek çok antik ithal mallar ve mezhep tapınakları bunu kanıtlamaktadır.
M.ö. 6.yüzyılda Kuzey-Batı Kafkasya’da, iki farklı etnik kültür birikiminin- Farsça konuşan göçebe İskitler ve hayvancılık yapan yerlilerin - etkileşimi sonucunda eşsiz sanatsal geleneklere sahip Meot Kültürü oluşmuştur. Bu kültürün taşıyıcıları, Azak Denizi’nin kuzey sahil bölgeleri, Kuban ve Trans-Kuban Bozkırlarını da kapsayan geniş alanları işgal eden, yazılı antik kaynaklardan öğrenildiği kadarıyla, Meot kabilelerinden Dandar, Kerket, Sindi, Psesi ve Thatei’dir.
M.ö. 4. yüzyıl’da Don Deltası, Trans-Don ve Volga’ya kadar olan bölgede yaşayan İskitlerin izleyicisi olan Sarmatlar, Ural bölgesinden benzer kabilelerin teşvikiyle birleşmiş ve güçlü bir kabile birliği oluşturmuşlardır. 2. ve 3. yüzyıllarda güneyde Kafkasya’nın bozkır kısımlarını ve Kafkas Sıra Dağları’nın eteklerine kadar olan yerleri; batıda ise Dinyeper ve Don arasındaki Kuzey Karadeniz sahil bölgesinin bozkırlarını işgal etmişlerdir. Sarmatların geniş alanlara yerleşmeleri Sarmat Kültürü’nün yayılması ve önemli bir yerel nüfusun “Sarmatlaştırılması” ile sonuçlanmıştır.


KOBAN, MAYKOP, KOLKHİS VE KUBAN KÜLTÜRLERİ

Koban kültürü M.ö 12. ve 7. yy’lar arasında yaşanmıştır. Bu dönem bronz devrinin sonu ve demir devrinin ilk zamanlarına tekabül etmektedir. Bu dönemin ana karakterlerinden biri bronzdan yapılma araç gereç, eşya ve silahların oldukça yüksek bir ustalıkla işlenmesidir. Arkeologlar ilk çalışmalarını günümüzün Kuzey Osetya’sında yaptılar. Bu buluntuların çıkarıldığı yer bir Oset köyü olan Koban’a yakındı. Bu yüzden Koban Kültürü adı verildi.
Buradaki buluntulardan anlaşıldığına göre, bu eşyaları yapan insanlar bronz işçiliğinin son aşamasına gelmiş usta insanlardı. Koban Kültürü halkları yerleşik bir karaktere sahipti. Arkeolojik olarak, Koban kültürüne ait 400 kadar yerleşim yeri ve eşya üzerinde araştırmalar yapılmıştır. Ukrayna, Kırım ve Don-Volga kıyılarında bile bu kültürün izlerine rastlamak mümkündür.
Profesör Veselovsky N.I tarafından 1897’de Adıgey Cumhuriyeti’nin başkenti Maykop’ta bulunan “Bereketli Kurgan” denilen gömülü bir tepecikten ismini alan Bronz çağı Maykop Kültürü, Kuzey-Batı’daki Taman Yarımadasından Güney-Doğu’daki Dağıstan’a kadar Kuzey Kafkasya’nın gözde bölgelerine yayılmıştır. Bu kültürün en parlak döneminde demir dışındaki tüm metallerin işlendiği anlaşılmaktadır. Bu kültürün ortaya çıkışı, oluşumu ve gelişimi Yakın Doğu’dan Trans - Kuban bozkırları ve tepelerine kadar olan bölgede yaşayan grupların bu kültürün içine sızmalarıyla yakından bağlantılıdır ki, bu gruplar gelirken yukarıda da belirttiğimiz gibi Yakın-Doğu’nun teknolojik gelişmelerini ve kültürünü yanlarında getirmişlerdir.
İlerleyen zamanlarda Maykop Kültürü bu bölgede, Kuzey Kafkas Kültürü’nün ve yerel farklılıkları da kapsayan tek bir tarihin gelişimine temel oluşturmuştur. Milattan önce 3 bin yıllarında hükümran olan Maykop kültürünün merkezi de ön Kuban idi.Maykop Taşı
1970'li yıllara kadar bilim adamları, 'Maykop kültürü'nün sadece Karadeniz sahillerinde yaşadığı kanaatindeydi. Bu kanaatin dayandığı bir temel ise yoktu. Daha sonra Nalçik'te açılan kurganın yapılış şekli ve muhteviyatının Maykop kurganlarının aynısı olduğu görüldü.
Kolhide Kültürü, Koban Kültürü’nden çok az bir zaman sonra ortaya çıktı. Bu kültür bir öncekine o kadar çok benzemektedir ki, ikincisinden ayrıca söz etmeyi adeta gereksiz kılmaktadır. Kolhide Kültürünün elimizdeki ilk buluntuları Abhazya’da ortaya çıkarıldı. Bu iki kültürün de temeli Maykop Kültürü’dür. Aynı şekilde bugünkü Abhazya bölgesinde yaşayan Kolkhis kültürü de Maykop kültürüne çok yakındı. Bronzdan demire geçiş döneminde "Kolkhis Kültürü" çok gelişmişti ve Kuzey Kafkasya, halklarının bronzdan demire geçişini temsil eden bugünkü Kuzey Osetya merkezli "Koban Kültürü" ve sonraki Maykop kültürü ile zaman ve kaynak bakımından büyük benzerlik taşıyordu.
Nitekim 1934 yılında Abhazya bölgesinde Achi Vadisinde ve Krasnoya Aleksandrofskaya köyünde yapılan hafriyatta iki kültürü ihtiva eden iki tabakada megalitik devrine ait dolmenlere, üst tabakada ise daha sonraki devirlere ait eserler bulunmuştur. Her iki tabakada da bakır ve bronz eşyaya tesadüf edilmiştir. Bunların Koban kültürüne çok benzediği görülmüştür.
Kuban Kültürü ise Kuzey Batı Kafkasya’da M.ö. 2. milenyumun sonlarına doğru doğmuş, demir çağına kadar (M.ö. 1200) devam etmiştir. Bronz çağı’nın sürdüğü bu dönemde, Kuzey Kafkasya, en geniş metal üretim merkezlerinden biriydi. Arkeolojik bulgular da bu tezi güçlendirmektedir. Bronz parçacıklarından yapılan göz alıcı sanat eserleriyle ünlü Kuban Kültürü’nün asıl çıkış noktası Kafkas Sıra Dağları’nın meyilli etekleri ve bu eteklerin kuzey bölümleridir. Bronz çağı’nın sonlarına doğru bronz işlemeciliğinde gelinen nokta, demirden araç-gereç ve silah yapım işini kolaylaştırmıştır.
Kuban kültürüne ait birçok arkeolojik materyalin çıkarıldığı yerler, Kolkhide (Abhazya), Soçi, Gelincik, Tuapse, Ts’emez (Novorosisk) ve Maykop’tur.
Buralarda bulunan arkeolojik bulgularla, Koban kültürüne ait bulguların birbirinden ayırt edilmesi oldukça zordur. Kuban ve Koban kültürü üretimleri birbirine benzemekle beraber, Kuban kültürününkiler form bakımından farklılık göstermektedir. Kuban kültürünün sınırı Karadeniz ve Kuban nehrinin arasındaki bölgedir.
Yine Terek Havzasında Kabartay Bölgesinde 1924’te yapılmış hafriyatlarda seramik, bakır ve tunç devrine ait eserler bulunmuştur.
Terek’in Kuban’a yakın bölgelerinde o kadar çok malzeme bulunmuştur ki, buranın adeta bir bronz işleme merkezi olduğuna hükmedilmiştir.
1936’da İnguş çeçen bölgesinin Terek ve Argun nehirleri havzasında yapılan hafriyatlarda da bronz devrine ait iskan bölgeleri, Kabardey bölgesindekilere benzer süslü seramikler, bronzdan süs eşyası bulundu. Haraçoy Köyü’nde taş tabutlarda ölüler bulundu. çeçenler Meot camiasını vücuda getiren kabilelerden Dosklar’ın devamıdır.
Yerleşim Alanları Meotlarla kesişen Gimri ve/veya Hazar Denizi kenarındaki Kas’ların bakiyesi kabul edilen Kafkasya’nın en eski sakinlerinden Mağarul, Lezgi ve Lak’ların yaşadığı Dağıstan’da, Hazar kıyılarında iki tekerlekli araba ve parmaklı tekerlek resimleri, el değirmenleri bulunmuştur.
Kafkasya’nın muhtelif bölgelerinde bulunmuş olan bütün eserler birbirine benzemekte ve bir birlik ve bütünlük arz etmektedir. Bütün bunlar, Kafkasya’da doğmuş, gelişmiş ve etrafa yayılmış bir "Kafkas arkeolojik kültürünün" ve "yerleşik insan dokusunun" mevcut olduğunun delilleridir.


ÖN KAFKASYALILAR

Eski Kuzey Kafkasya halkları ve kabilelerinin adlarının bugün bilinmesini, komşuları tarafında bırakılan yazılı anıtlara borçluyuz. Bu yazılı belgelerde adı geçen boylar; Kimmer, İskit, Sarmat, Tauri, Sind, Gimri, Kas, Meot, Kerket, Zikhi, Henioch, Zanig, Pses, Psil ve Kolkhi'dir.
M.ö. 1. yüzyılda ve Hıristiyanlık döneminin ilk yıllarında Kuzey Kafkasya nüfusunu Meotlar ile diğer Kuzey Kafkasya'lı dağlı kabileler oluşturmaktaydı. Meotlar Azak Denizi'nin doğu kıyıları, Kuban nehrinin alt ve orta havzalarında yaşıyordu. Nehrin sağ yakasında kalan toprakları, bugünkü Tamizbekskaya yerleşim bölgesine kadar uzanıyordu. Gimriler Azak Denizi’nin Kuzey ve şarkında, Kaslar Kaspi Denizi çevresinde yaşıyorlardı.
öte yandan Meotların M.ö. 8. ve 7. yüzyılın ilk yarısı arasındaki dönemde, kökü Tunç çağı'na kadar uzanan bir kültüre şekil verdikleri gerçeği de arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır.
"Meot" sözcüğü bir çok küçük kabileyi kapsayan kollektif bir isimdir. Hıristiyanlığın baslangıç döneminde yaşamış olan eski Grek coğrafyacısı Strabo, "Meotların, Sind, Dandari, Toreates, Ayres, Arreches, Torpotes, Obicliakenes, Doskhi ve diger bir çok kabileden olustugunu" yazar. Yanlızca antik edebiyat kaynaklarında değil, bu konuyu isleyen Bosphor Krallığı topraklarından çıkartılan taş tabletlerde de Azak Denizi'nin güney kıyıları ve Kuban havzası antik kabilelerinin isimleri açıklanmaktadır. Bu isimler Meot kabilelerini oluşturan ve Bosphor Krallığının da unsurları olan Sind, Dandari, Toreatesi Pses ve Sarmat kabileleridir. Bu topluluklar daha kuzeylerde, Don ve Volga ırmakları arasındaki, daha önce Meotlara ait olan toprakları işgal etmiş görünmektedir (özellikle Sarmatlar). Don ve Kuban nehirleri arasında doğal bir sınırın bulunmaması ve Sarmatların göçebe bir topluluk olması nedeniyle, bu topluluğu kah kuzeyde, kah güneyde Kuban Havzası'nda görebilmekteyiz.
M.ö. 5. yüzyıldan itibaren Kafkasya'yı gezip gören ve eserlerinde buradan bahseden Heredot, Hellenikus, F. Arrivan, Strabon, Romalı Pliny gibi antik dönem seyyah ve tarihçilerin ile Ruslar, Gürcüler, Tatarlar ve Araplar; Kuzey Kafkasya'nın otokhton (yerli) hakları için Kas, Kask, Kasog, Kasogi, Sirkas, Kerkes, Kerakes gibi isimler kullanmışlardır. Bu tanımlamalar, zamanla batı söylemi ile Cirkas, Cirkassi, Cirkasyen ve nihayet Arapların kullandığı Şerakise, çerakise gibi ifadelerinden hareketle çerkes sözcüğüne dönüşmüş ve literatüre geçmiştir. çerkes kavramı, Kafkasya'da yaşamakta olan haklardan herhangi birisinin doğrudan adı değildir. Bölge halklarına dışarıdan verilmiş bir isimdir. Orada her halk, kendi tarihi adıyla yaşar.
Bugünkü çerkeslerin ataları olan ve M.ö. 1000 yıllarının ilk yarısında etnik konsolidasyon (pekişme) sürecini tamamlamış olan Kuban bozkırının bu sahipleri incelendiğinde, devamlı bir yer değişiminin yaşandığı görülmektedir. örneğin İskitlerin, bu bozkırda yasayan kabileleri geride bırakarak, bozkırı geçtikleri ve Kafkas Dağları'ndaki geçitleri de aşıp Transkafkasya'ya (bugünkü Gürcüstan, Ermenistan ve Azerbaycan toprakları) gittikleri, bu yöreleri yağmaladıkları, M.ö. 6. yüzyılın başlarında ise tersine bir akın başlatarak eski topraklarına döndükleri bilinmektedir.
Göçler, yer değiştirmeler uzun yıllar sürmüştür. örneğin Strabon'a göre bir Sarmat kabilesi olan Sirakisler, M.ö. 2. yüzyılda Kuban bölgesine gizlice sızarak Kafkas Dağları'nın güneyine kadar inmişlerdir. Güçlü göçebe kabilelerden oluşan Sarmatların yasam biçimi, üstün tarım yaşamı ve yöntemleri bilen Meotlarin etkisiyle değişmiştir. Strabo Sirakisleri tanımlarken, "kimi grupların çadırda yaşayıp toprağı sürdüklerini" anlatmaktadır. Bu tür kültürel değişim, Kuzey Kafkasya'da yerleşik tarım nüfusunun artmasına neden olmuştur. M.ö. 1. yüzyılın sonlarına doğru Sarmat sızmaları arttığı için bölgede güçlü bir "Sarmatlaşma" olayı görülmektedir. Ancak kültürel yaşamda bir değişme olmamıştır. Sarmat çoğunluğuna karşın Meot kültürü, dil ve geleneksel, yasam tarzını sürdürerek genişlemiş, yeni gelenleri kendi kültürü içinde asimile etmiştir. Sayıca daha az olan Meot kültürü bu gücünü M.S. 3. yüzyıla kadar sürdürmüş, bu yüzyılda Alan saldırısıyla topraklarından (Kuban nehrinin sağ yakasından) sürülmüşlerdir. Yeni gelen Alanlar da aslında Sarmat kökenliydi. Sarmat kabilelerinin bir kolu olan Alanların farklılığı İran dili konuşmalarıydı. İran dili konuşan Sarmat kabilelerinden, yani Alanlardan söz eden kaynaklara M.S. 1. yüzyıla ait belgeler arasında rastlamaktayız. Alanlar doğu Kuban bölgesine 1. ve 2. yüzyıl arasında gelmişlerdir. Kuzey Kafkasya ve Don bölgelerinde, çoğunluğunu Sarmatyan Kabilelerinin oluşturduğu Alani isminde yeni büyük bir göçebe birlik belirmiştir. M.S. 4. yüzyıla kadar Kafkasya düzlüğünün esas nüfusunu onlar oluşturmuşlardır.
Diğer kabilelerle yakın bağlar kuran Alanlar, Daryal Geçidi ve Hazar Kapısı yolu ile Trans-Kafkasya ve Asya'ya geçmişlerdir.
M.S. 3. yüzyılda Alanlarla Sarmat boyları birleşerek Alan - Sarmat kabile birliğini oluşturmuşlardır. Giderek güçlenen Alan baskısına dayanamayan yerli kabileler Kuban'ın sol yakasına geçip akraba oldukları diğer Meot kabilelerine sığınmıstır. Böylece daha az verimli olan topraklara salt güvenlik nedeniyle yerleşmişlerdir. Bu kabileler Kuban'ın sol yakasindaki orman-bozkır alanlarına, Kuban ırmağının taşkın bataklıklar ile kaplı ova ve ağaçlık bölgelerine yerleşmiştir.
Alan-Sarmat kabile birliği uzun süre yaşamadı, M.S. 375'de Asya'dan Batı'ya yürüyüşe geçen Hun dalgaları, Kuban bozkırını aşarak Taman'a doğru ilerlerken, arkalarında harabe, yangın, açlık ve ölüm bırakarak Alan-Sarmat kabile birliğinin yıkılmasına neden olmuştur. Yağmalanıp yıkılan, güçsüz bırakılan Kuban'in sağ yakası bundan böyle göçebe boylarının yerleşim yeri olmaya başlamıştır. Meotlar ve akrabaları olan Zikhi'ler etnik anlamda pekismelerini tamamlayarak bugünkü çerkes toplumunun ataları olarak tarih sahnesinde güçlenmeye başlamıştır.
Bu olay, Avrupa tarihinde yeni bir sayfa açan “Büyük Göç” devrinin de başlangıcıdır. Asya derinliklerinden sel gibi akıtılan sayısız Türk kabilesi ve insanı, Kuzey Kafkas nüfusunun etnik oluşumunda, daha sonra bu bölgede yer alacak kültürel ve etnik sürece de yansıyacak olan gözle görülür pek çok değişiklikler getirmiştir.

 

ORTAÇAĞ

Orta çağ’ın başlangıcı, Kuzey Kafkasya için karışıklıklarla doludur. Hazarlar, Hazar Denizi’nin Kuzey-Doğu sahil bölgesinde güçlerini artırmış, Orta Kafkasya İran-Bizans savaşlarında bağımsız güç olarak dünya arenasına tekrar çıkan Alanlar’ın egemenliğine geçmiş, Kuzey-Doğu Kuban bozkırlarında Bulgarlar “Büyük Bulgarya” Krallığı’nı oluşturmuş ve eski Adıge-Zihi kabileleri Kuzey Karadeniz sahil bölgesinde birleşmişlerdi. Hazar Hanlığı’nın oluşumu, Kuzey Kafkasya Toplulukları’nın sosyal ve ekonomik alanda yeniden yapılanmaları için güçlü bir etki yaratmıştır. Ortak sınırlar, Hazar hanlarının merkezileştirilmiş politikaları, özünde Alan-Bulgar olan Hazar Kültürü’nün başarı ile gelişmesini sağlamıştır. İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik Hazarya nüfusunun geleneksel pagan anlayışına önemli değişiklikler getirmiştir.
Bu arada, 2. yy’da Egrisi Krallığının hakim olduğu Kolkhide, Romalılar’ın eline geçmişti .
ön Abhazlar olan Misimyanılılar, Apsilyalılar ve Abazgialıları da yönetiminde tutan Egrisi Krallığı, 4. yy.’da Bizans kontrolüne girdi. Ardından 5. yy sonunda Abazgialılar Egrisi hükümranlığından ayrılıp yine Bizans kontrolünde ama statüsü Egrisilerle eşit yeni bir yönetim kurdular. Bu gelişme Abhaz halklarının konsolidasyonunun başlangıcıdır.
8. yy.'ın 70'li yıllarında bağımsız bir yönetim olarak Abhaz Krallığı doğdu. Abhaz krallığı, bugünkü Batı Gürcistan'ın tamamını, Egrisi'yi (Lazika) ve kuzey-batı Kafkasya'nın büyük bir bölümünü kapsıyordu. Abhaz Krallığı'nın kurucu unsurları olan Abazga, Apsila, Sanıga, Misimyana, Mısıma gibi topluluklar, etnik konsalidasyona girmiş ve ortak ad olan APSUWA (Abhaz) adını kullanmaya başlamışlardır. Abhazlar bu dönemin en büyük politik ve askeri güçlerinden biri olan Hazarlar'la iyi ilişkiler içerisinde idiler. Zaten ekonomik, kültürel ve politik yapılarında da büyük benzerlikler vardı. Abhaz Krallığı’nın yönetimi 10. yy’da evlilik yoluyla Gürcülere geçmiştir.
Asya ve Avrupa’yı bağlayan muhteşem İpek Yolu, Kuzey Kafkasya’nın uluslar arası ticaret ve ekonomide ortaklıklar kurmasını kolaylaştırmış ve yeni kültürel, ideolojik düşüncelerin merkezi yapmıştır.
Kuzey Kafkasya’nın politik ve ekonomik durumundaki derin değişiklikler Hazar Hanlığın çöküşünden sonra gerçekleşmiştir. Moğol öncesi dönem, ortaçağ kültürünün altın çağı olan Kafkas Kültürü’nün oluşumu için final dönemidir. Bu dönem, bölgenin pek çok genel ve özel özellikleriyle birlikte oluşturduğu genel imajının şekillendiği dönemdir. Madencilik, maden işlemeciliği, çömlekçilik ve mücevher zanaatı, ev yapımı ve tarımcılık Kafkas milletine ait asıl alanlardır.
Tatar-Moğol istilası, ekonomik temeli yıkarak Kuzey Kafkasya eyaletleri ve insanının gelişimini uzunca bir süre sekteye uğratmıştır. Altınordu hanlarının acımasız yok edici baskınları ve daha sonrasında Timur’un seferleri, Kuzey Kafkasya bölgesinde büyük çapta yıkımla sonuçlanmış ve 13. yüzyılın başında oluşan etnik sınırlar değişikliğe uğramıştır. Bu süreç özellikle Kuzey-Doğu ve Orta Kafkasya’da Adıgelerin Alan birliklerini bozguna uğrattıkları ve Alan nüfusunu çıkardıkları ve daha sonra da güneydoğu içlerine doğru hareket ederek sırasıyla bugünkü Kabardey - Balkar ve Karaçay - çerkes topraklarını işgal ettikleri yerlerde görülmektedir. Bu dönem, Meotlardaki zengin bulgulara dayanarak “Beloreçerkesya” ismi verilen ortaçağ Adıge Kültürü için altın bir çağdır. çeşitli silah parçaları, mücevher ve kemer setleri, gümüş fıçılar ve Venedik camı bu kültürün refahı ve zenginliğini Batı ve Doğu dünyalarıyla olan kültürel ve ticari ilişkilerinin genişliğini göstermektedir.
Otokhton ve göçebe kavimlerin yüzyıllar boyunca harman olduğu Kafkasya ,fiziki coğrafya bakımından bütünlük göstermesine karşılık tarihi gelişmeler neticesinde beşeri coğrafya bakımından bir mozaik olarak günümüze kadar gelmiştir. Etnolojik olarak, özellikle Kuzey Kafkasya dünya yüzeyinde bu kadar küçük bir alan üzerinde en çok etnik grubun ve farklı dillerin barındığı bölgedir.
----------------------------------



Başlıca Kaynaklar:
Prof. Dr. Nabatçikov, Kuzey Kafkasya’ya 5000 Yıllık Tarihsel Bakış, Moskova
özdemir öZBAY, Nart Dergisi, Mart-Nisan 1997
Gerg AMIçBA, "Ortaçagda Abhazlar ve Lazlar", çeviren: Hayri ERSOY
Kaynak: kafkasevi.com

Maykop Yazıtı

Aralık 12, 2018
1960 yılında Maykop’a iki kilometre mesafede açık gri renkli yerel kuvarstan yaklaşık 220 cm2 büyüklüğünde, derin çizgilerle, birbirine eşit olmayan yedi kısma ayrılmıştı. Orta bölmeye bir şehir veya kale planı yerleştirilmişti. Bu ilginç kitabe tesadüfen bulundu. 

Birçok çözümleme girişimi sonuçsuz kaldı. Yazıt nihayet Prof. Georgiu TOURÇANİNOV tarafından okundu. Yazıt, Karadeniz’in doğu sahillerinin yerleşik halkı olan ve tarihi, efsanevi Kolkhi’ye uzanan Abhazca ile yazılmıştı.
Kitabenin metni; 

Bu (şehir veya kale) büyük bir krala aittir. Kralımız Mrn’a. A/y/a şehri (onun) mülkiyetindedir. Khz onu yirmi bir yılının (Mrn’nın hükümdarlığının) ekim aylarında Dağlar ülkesine sınır olarak inşa etti. 

Maykop YazıtıYazıtta ilk geçen isim efsanede tanrılaştırılan Kral Aiet’in babası Helios yani güneştir. Maykop yazıtındaki Kral Mrn sözüne ‘’a’’ seslisi eklendiğinde (Abhaz alfabesi 80 adet sessiz harften oluşur, sesli harfleri yoktur.) Abhazcada güneş tanrı olan Maran ya da Amran olur. Bu da eski Abhazlarda Kral Mrn’nin adının kutsal olduğunu gösterir. Helios’un (güneşin) oğlu Kral Aiet’in efsanesi böyle doğmuştur. Kenti belirleyen ikinci sözcük A/y/a Kral Aiet’in ismi ile doğrudan ilgilidir. (‘’T’’ eki Abhazca’da aitlik belirtir.) Bundan dolayı “Aiet” “ Aya’da doğan” “ Aya’nın oğlu” olarak yorumlanabilir. Maykop yazıtına göre, Aya kenti, Aiet’in babası Helios’un hükümdarlığında inşa edilmiştir. Daha da önemlisi, Maykop yazıtının Argonot efsanesinin (Altın post) tarihi kanıtı olmasıdır. Bu durumda Mrn ve Aya isimleri, Kolkhi’den Grek gemicilerle M.Ö. 2.yy.’da Helen dünyasına taşınmıştır. Bu taş, efsanenin Kolkhi’nin zenginliği ile ilgili bölümüne tarihi bir dayanak olmaktadır. Yunan mitolojisinde sıkça geçen “Kolkhi” sözcüğü ne Yunanca ne de Gürcüce bir anlam taşımaktadır. Oysa yaşayan Abhaz dilinde Kolkhi, “parça altın memleketi” “parça altınlı ülke” anlamına gelmektedir. Aynı şekilde, Helios yani Aiet’in babası, yazıt metninde geçtiğine göre, bu yazıt Argonotlardan daha eskidir. 

Paleografik, tarihi ve kültürel veriler ışığında Maykop yazıtının 32 – 33 asırlık bir ömrü oldugu anlaşılmaktadır. Maykop taşındaki Abaza yazısı: Modern alfabenin atası durumunda olan, günümüze dek bulunmuş en eski kaynak olmaktadır. 

Prof. Tourçaninov yazıtın Sovyetler Birliği’nde yaşayan halklara ait, en eski yazı metni olmasının yanında ‘’yazı bilimi açısından olağanüstü bir önem taşıdığını’’ vurgulamaktadır. Maykop taşındaki yazı karakterlerinin bazıları günümüzde Adıge-Abhaz aile (sülale) nişanı olarak kullanılmaktadır. 

Kaynakça: Prof. Dr.E. Forrer, Prof. Dr. M. Duyenevski Prof. Dr. M. Diyakonov, Prof. Dr. V. İvanov, Prof. Dr. G. Tourçaninov, Prof. Dr. V.Ardzınba, Prof. Dr. Ancaparidze ,Prof. Dr. Melikoşvili, Prof. Dr. Wunej Kaşif,Prof.Dr. Nalo Zaur, Prof. Dr. Hadağatle Asker, Prof. Dr. Betroj Ruslan 

Kafkas Derneği Kayseri 2002 
Festival Kitapçığı Çalışması
Kuzey Kafkasya Tarihi
KAFKASYA TARİHİ

Kuzey Kafkasya Tarihi

5000 Yıllık Tarihsel Bakış

Kafkas Dağları’nın yalçın dorukları, Hazar, Karadeniz ve Büyük Bozkır’ın uçsuz genişliğiyle dünya medeniyet merkezlerinden tarihin daha ilk çağlarında ayrı düşen Kuzey Kafkasya, antik kültürün en göz alıcı mekanlarından biri olmuştur. Elverişli iklim koşulları, bereketli doğal kaynakları ve müthiş verimli toprağıyla ilkçağ ekonomisinin gelişme kaydetmesi için gerekli olan tüm olanakları sunmuştur. Burada Maden Çağı’nın başlangıcı, Mezopotamya ve Kuzey İran ile aynı anda M.Ö. 6.Milenyum’a rastlamaktadır. Profesör Veselovsky N.I tarafından 1897’de Adıgey Cumhuriyeti’nin başkenti Maykop’ta bulunan “Bereketli Kurgan” denilen gömülü bir tepecikten ismini alan Bronz Çağı Maykop Kültürü, Kuzey-Batı’daki Taman Yarımadasından Güney-Doğu’daki Dağıstan’a kadar Kuzey Kafkasya’nın gözde bölgelerine yayılmıştır. Bu kültürün ortaya çıkışı, oluşumu ve gelişimi Yakın Doğu’dan Trans-Kuban bozkırları ve tepelerine kadar olan bölgede yaşayan grupların bu kültürün içine sızmalarıyla yakından bağlantılıdır ki bu gruplar gelirken Yakın-Doğu’nun teknolojik gelişmelerini ve kültürünü yanlarında getirmişlerdir. Bu tür karışık kültürel ilişkiler, tüm Avrasya sınır topraklarının ve Avrupa Bronz Çağı’nın en çarpıcı olaylarından biri olarak adlandırılan tek bir kültürün oluşumu ile sonuçlanmıştır.

İlerleyen zamanlarda Maykop Kültürü bu bölgede, Kuzey Kafkas Kültürü’nün ve yerel farklılıkları da kapsayan tek bir tarihin gelişimine temel oluşturmuştur. Böylesine büyük çapta kaydedilen gelişme, Kafkas Bozkırlarındaki büyükbaş yetiştirici kabilelerin, yer altı mezarı ve kereste çerçeve taşıyıcılarının kitlesel yayılımıyla yakından alakalıdır. M.Ö. 2.Milenyum’un sonunda, Bronz Çağı’nın açıklandığı dönemde, Kuzey Kafkasya en geniş metal üretim merkezlerinden biriydi. Bronz parçacıklarından yapılan göz alıcı sanat eserleriyle ünlü Kuban Kültürü’nün asıl çıkış noktası Kafkas Sıra Dağları’nın meyilli etekleri ve bu eteklerin kuzey bölümleridir. Metal araç-gereç ve silahlarda pek çok değişik yerel çeşitliliğin arasında, Kuban Kabilelerinin Transkafkasya ve Yakın Doğu ülkeleriyle samimi kültürel ve ekonomik temaslarını kanıtlayan “Transkafkasya ve Yakın Doğu Modelleri” hiç zorluk çekilmeden ayırt edilebilir. Bozkırın o uzun zorlu yolları boyunca Kuzey Kafkasya sanatçılarının ortaya çıkardığı işler, Kafkas Dağları’nın sınırlarını aşarak uzaklara kadar ulaşmıştır. 

Bronz Çağı’nın sonlarına doğru, bronz işlemeciliğinde gelinen nokta demirden araç-gereç ve silah yapımı için gerekli demir işlemeciliğini kolaylaştırmıştır. Doğu Avrupa’da M.Ö. 8.yüzyıl, Rusya ve Ukrayna’nın güney Avrupa kısımlarındaki ilk devlet oluşumlarını ve güçlü kabile birliklerinin yerleşme alanlarını eski çağın ilkel ilişkilerinden tamamen ayrı tutan çok önemli tarihsel bir sınır çizgisi olmuştur. Pek çok bozkır insanı göçebelikle sağladığı ekonomik yaşantısını değiştirmiş, geniş çapta göçler ve uzun mesafeli yolculuklar başlamıştır. 

Bozkırın o dağınık olma özelliğinin dışında sınırsız uzantısı birleştirici bir özelliğe dönüşmüştür. İlk defa savaşçı kabileler Kimmerler ve İskitler, dünya tarih arenasında belirmişlerdir. Onların güçlü etkileri, tüm Yakın Doğu medeni dünyasını sarsıntıya uğratmıştır. Kafkasya’nın kuzey düzlüğü, göçmen savaşçı birliklerin zengin güneye yağmalama yolculukları yapmaları için iyi bir geçiş alanı olmuştur. Tarihçiler, İskitlerin Kafkasya üzerinden Yakın Doğu ülkelerine yaptıkları yağmalama seferleri için dört rota belirlerler. Bunlar arasında Meot-Kolkis yolu, Mamison geçidi ile Derbent ve Daryal çıkışları vardır. En son söylenen asıl rota olarak bilinmektedir. Tam burada, M.Ö. 7.yüzyıl’ın ikinci yarısına rastlayan tarihlerde, Orta Kafkasya’nın bozkır bölgelerinde Kuzey Kafkasya’daki İskit Kültürü’nün antik arkeolojik yapıtları bulunmuştur. 

Kuzey-Batı Kafkasya’da Meot öncesi kabileleri, ilk olarak Kimmerler ve sonrasında da İskitler ile yakın ilişkiler kurmuşlardır. Şüphesiz Meot öncesi dönem nüfusundan bireysel grupların Yakın-Doğu seferlerine katılmaları Kuban Bozkırı’na savaş ganimeti getirmiştir. Bu sadece M.Ö. 7-8.yüzyıllarda Kimmerler ve İskitler gibi Meot öncesi dönem silah ve koşum takımlarının bulunmasıyla değil aynı zamanda Urartu ve Asyalı sanatçıların yapmış oldukları çalışmaların da bulunmasıyla kanıtlanmaktadır.

M.Ö. 6.yüzyılda Kuzey-Batı Kafkasya’da iki farklı etnik kültür birikiminin- Farsça konuşan göçebe İskitler ve yerel dümen yeleleri ile sığır yetiştiricileri- etkileşimi sonucunda eşsiz sanatsal geleneklere sahip Meot Kültürü oluşmuştur. Bu kültürün taşıyıcıları, Azak Denizi’nin kuzey sahil bölgeleri, Kuban ve Trans-Kuban Bozkırlarını da kapsayan geniş alanları işgal eden yazılı antik kaynaklardan öğrenildiği kadarıyla Meot Kabilelerinden Dandar, Kerket, Sindi, Psesi ve Thatei’dir. Kuzey Karadeniz sahil bölgelerinin antik merkezleri ile yakın ticari ve politik temaslar kurulmuş, özellikle Boğaziçi Krallığı zamanında kültürel ve ekonomik bağlar kuvvetlendirilerek şekillendirilmiştir.(M.Ö. 5.Y.Y.) Zengin cenaze alanlarında bulunan pek çok antik ithal mallar ve mezhep tapınakları bunu kanıtlamaktadır.

M.Ö. 4.yüzyıl’da Farsça konuşan yeni bir göçebe dalgası, Avrasya Bozkırları’na yayılmıştır. Don Deltası, Trans-Don ve Volga’ya kadar olan bölgede yaşayan Sarmatyanlar, Ural Bölgesinden benzer kabilelerin teşvikiyle birleşmiş ve güçlü bir kabile birliği oluşturmuşlardır. 2. ve 3.yüzyıllarda güneyde Kafkasya’nın bozkır kısımlarını ve Kafkas Sıra Dağları’nın eteklerine kadar olan yerleri, batıda ise Dyneper ve Don arasındaki Kuzey Karadeniz sahil bölgesinin bozkırlarını işgal etmişlerdir. Sarmatyanların geniş alanlara yerleşmeleri Sarmatyan Kültürü’nün yayılması ve en önemlisi yerel nüfusun Sarmatyanlaştırılması ile sonuçlanmıştır.

M.Ö. 1 yüzyılda Avrupa’da güçlü bir politik güç olarak bilinen en büyük kabile birliklerinden Aorsi ve Siraci, Boğaziçi’nin Roma ve Pontus ile ilişkilerine engel olan iç savaşlarda yer almışlardır. M.S. 1 yüzyılda Kuzey Kafkasya ve Don bölgelerinde, çoğunluğunu Sarmatyan Kabilelerinin oluşturduğu Alani isminde yeni büyük bir göçebe birlik belirmiştir. M.S. 4.yüzyıla kadar Kafkasya düzlüğünün esas nüfusunu onlar oluşturmuşlardır. Düşman komşuların şiddetli saldırıları altındaki yerleşik nüfus, yerel kültür özelliklerinin devam ettiği dağlara ve yamaçlara doğru gitmeye mecbur bırakılmışlardır. Hun istilaları ile bağlantılı olarak M.S. 4 yüzyılın sonunda gelişen şiddetli olaylar Sarmatyan egemenliğine son vermiştir. Bu olay, Avrupa tarihinde yeni bir sayfa açan “Büyük Göç” devrinin de başlangıcıdır. 

Asya derinliklerinden sel gibi akıtılan sayısız Türk kabilesi ve insanı, Kuzey Kafkas nüfusunun etnik oluşumunda, daha sonra bu bölgede yer alacak kültürel ve etnik sürece de yansıyacak olan gözle görülür pek çok değişiklikler getirmişlerdir. Orta Çağ’ın başlangıcı, Kuzey Kafkasya için karışıklıklarla doludur. Hazarlar, Hazar Denizi’nin Kuzey-Doğu sahil bölgesinde güçlerini artırmış, Orta Kafkasya İran-Bizans savaşlarında bağımsız güç olarak dünya arenasına tekrar çıkan Alanlar’ın egemenliğine geçmiş, Kuzey-Doğu Kuban bozkırlarında Bulgarlar “Büyük Bulgarya” Krallığı’nı yaratmış ve eski Adıge-Zihi kabileleri Kuzey Karadeniz sahil bölgesinde birleşmişlerdi. Hazar Hanlığı’nın oluşumu, Kuzey Kafkasya Toplulukları’nın sosyal ve ekonomik alanda yeniden yapılanmaları için güçlü bir etki yaratmıştır. Ortak sınırlar, Hazar hanlarının merkezileştirilmiş politikaları, özünde Alan-Bulgar olan Hazar Kültürü’nün başarı ile gelişmesini sağlamıştır. Asya ve Avrupa’yı bağlayan muhteşem İpek Yolu, Kuzey Kafkasya’nın uluslar arası ticaret ve ekonomide ortaklıklar kurmasını kolaylaştırmış ve yeni kültürel, ideolojik düşüncelerin şampiyonu yapmıştır. İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik Hazarya nüfusunun geleneksel pagan anlayışına önemli değişiklikler getirmiştir. 

Kuzey Kafkasya’nın politik ve ekonomik durumundaki derin değişiklikler Hanlığın çöküşünden sonra gerçekleşmiştir. Moğol öncesi dönem, ortaçağ kültürünün altın çağı olan Kafkas Kültürü’nün oluşumu için final dönemidir. Bu dönem, bölgenin pek çok genel ve özel özellikleriyle birlikte oluşturduğu genel imajının şekillendiği dönemdir. Madencilik, maden işlemeciliği, çömlekçilik ve mücevher zanaatı, ev yapımı ve tarımcılık Kafkas Milletine ait asıl alanlardır. Tatar-Moğol istilası, ekonomik temeli yıkılarak Kuzey Kafkasya eyaletleri ve insanının gelişimini uzunca bir süre sekteye uğratmıştır. Altınordu hanlarının acımasız yok edici baskınları ve daha sonrasında Timur’un seferleri, Kuzey Kafkasya bölgesinde büyük çapta yıkımla sonuçlanmış ve 13.yüzyılın başında oluşan etnik sınırlar değişikliğe uğramıştır. Bu süreç özellikle Kuzey-Doğu ve Orta Kafkasya’da Adıgelerin Alan birliklerini bozguna uğrattıkları ve Alan nüfusunu çıkardıkları ve daha sonra da güneydoğu içlerine doğru hareket ederek sırasıyla bugünkü Kabardey-Balkar ve Karaçay-Çerkes topraklarını işgal ettikleri yerlerde görülmektedir. Bu dönem, Meotlardaki zengin bulgulara dayanarak “Beloreçerkesya” ismi verilen ortaçağ Adıge Kültürü için altın bir çağdır. Çeşitli silah parçaları, mücevher ve kemer setleri, gümüş fıçılar ve Vedenik camı bu kültürün refahı ve zenginliğini Batı ve Doğu dünyalarıyla olan kültürel ve ticari ilişkilerinin genişliğini göstermektedir.

Bu makale 5 Milenyum süresince Kuzey Kafkasya tarihsel süreçlerine kısa bir bakış getirmektedir. Meotlar, gömülü zeminler, antik alanlar ve şehirler, tapınaklar ve Kuzey Kafkas insanının tarihine dair pek çok kültürel yapıtın araştırılmasıyla bunlara açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Özel bir bilim dalı olarak Kafkasoloji oluşturulmuş, çok ciltli önemli çalışmalar yayımlanmıştır. Ancak her yıl yeni materyaller belirmekte ve böylelikle bilim adamları onları gözden geçirmekte, doğrulamakta ve bilimsel çalışmalarını genişletmektedir. Kuzey Kafkasya’nın zengin toprakları günümüzde de pek çok gizeme sahiptir ancak geçen zaman bu gizemlerin ortaya çıkması ve açıklık kazanmasına imkan sağlamaktadır. Tarlalar açmak, sulama çalışmaları, su hatları ve depo çalışmaları pek çok ortaçağ antik eserinin yok olmasına sebebiyet vermiştir. Bu da, geniş çaplı koruma ve aktif alanlardaki eserlerin muhafaza edilmesini birincil derecede öneme sahip bir konuma getirmektedir. 

Moskova Saint-Petersburg, Krasnodar Bölgesi, Stavropol, Adıge, Dağıstan, Osetya, Karaçay Çerkes, Kabardey-Balkar, İnguşetya ve Çeçen Cumhuriyetlerinin arkeologları son dönemlerde tarihsel ve kültürel anlamda zengin olan bu bölgenin kültürel mirasını koruma altına almak için arkası kesilmeyen bir mücadele içerisine girmişlerdir. Ayrıca bu, 1981’de Ph.D Leskov A.M. öncülüğünde kurulan Devlet Oryantal Sanat Müzesi Kafkas Arkeoloji Heyeti’nin gerçekleştirmeyi hedefledikleri amaçları arasındadır. 17 alandaki dönemlik kazılar, Orta ve Kuzey-Batı Kafkasya Orta Çağ tarihinin nüfusunun ve zengin antik materyallerin bulunmasını sağlamıştır. Bu buluntular oryantal ve antik sanatın gerçek örnekleri olan yerel sanatçılar tarafından yapılan eşsiz eserleri içermektedir. Bu eserler Karaçay-Çerkes ve Stavropol Bölgesinde Dr. Flerov V.S. ve Ph.D. Kozenkova V.I. önderliğindeki Rus Bilim Akademisi Arkeoloji Enstitüsü Heyetinin kazılarında bulunan ilginç buluntuların da eklendiği Devlet Oryantal Sanat Müzesi Arkeoloji Koleksiyonu’nun asıl eserlerini oluşturmaktadırlar.
Prof. Dr. Nabatçikov
Devlet Oryantal Sanat Müzesi Direktörü, Moskova
Kaynak: Artefact Caucasus, Gold of the North Caucasus

Yorumlar

Popüler Yayınlar